24 Nisan 2017 Pazartesi

15. hafta




Dişlerimmmm... Bana dişlerimi geri verin! Bu durumun başıma geleceğini biliyordum; diş etim şişti, diş ipi kullandığımda kanıyor, çok hassaslaştı. Gelecekte bütün diş masraflarımı sana karşılatıcam çocuum, bilgin olsun!

Ücretsiz izin için gerçekçi planlar yapmaya başladık. Bebek kısmeti diye bir şey var ya, öyle derler mantıklı değil ama ne bileyim, insanın motivasyonu mu değişiyor ne oluyor; ben izne ayrıldıktan sonra nasıl standartımızı devam ettireceğiz derken bir anda bireysel görüşme için randevu isteyen insanlar çıkmaya başladı. Ben de uzun bir aradan sonra yeniden bireysel görüşmelere başlamış oldum. Ve sırada birkaç randevum daha var. Benim için inanılmaz keyifli bir süreç bu. Çünkü gerçekten işimi yapmış oluyorum, özel sektörden ayrıldığımdan beri bu doyum hissini çok az yaşadım. Diliyorum ve umuyorum ki böyle devam ederim.

Kafam kaşınıyor.:D Şaç derimde bir tuhaflıklar var; kuru, kaşınıyor. Bir tuhaf. Hamilelikle bir alakası var mı, bilmiyorum. Zaman zaman döküntülerin oluştuğunu söylemişlerdi ama kafamda olabileceğini düşünmemiştim. Geçtiğimiz cuma günü o kadar kaşındı ki canımı acıttım hart hart diye kaşımaktan. Bitli gibi. Bak, deyince yine geliverdi...

İnatla kilo almıyorum. (Ah, bir üzülüyorum, bir üzülüyorum, sorma!) Hala 53.800 civarındayım, başladığımın gerisindeyim. Bugün iş arkadaşlarımdan pozitif geribildirim aldım. "Canın hiç mi bir şey çekmiyor?", "Hiç abur cubur yemek istemiyor musun?" diye sordular. Canım bir şeyler istiyor elbette, ama can çekmeleri ben hamile olmadan önce daha fazlaydı. Olup olmadık yerde alakasız şeyler isterdim. Yapay şeyler istemiyor canım. Özellikle kendim gidip hazır gıda almıyorum. Birisi çikolata vb. bir şey ikram ederse yiyorum ama. Haftada bir sefere falan denk geliyordur o da. Geçenlerde canım şeftali istedi, mevsimi daha değil, ve inatla mevsimi gelmeyen şeyleri yemiyorum. Şeftali işini de geçen yazdan kalan erik suları ile çözdüm. Nasıl güzel geliyor soğuk soğuk o meyve suları. Bu sene daha çok yapacağım.

Dün akşam yemekte kayınvalidem bir defa daha "Sinin iki kişilik yimin liizimm." dedi. Bir de yüzümü gören cennetlikmiş, beni gördüğüne göre cennete gidecekmiş. Ehe, ehe. Espriler havada uçuştu falan. Hayır, istiyorsan gelirsin, istiyorsan ararsın. Bizdeki modellerde "Biz yaşlıyız." savunması var. İstiyorlar ki hep onlar aransın, sorulsun, ilgilenilsin, gidilsin. Desek ki "Biz akşam yemeklerinde hep size geleceğiz." oğluşu ile bir dakika daha fazla geçireceği için dünyeaalar onun olur. Ama yemezler. Ben bu tip rutin işleri yapmayı sevmiyorum. Aramış olmak için birini aramayı sevmiyorum, zorunluluktan birini görmeyi sevmiyorum, kimse de beni zorunluluktan görmesin bir zahmet. Ben gücenmem, başkasının gücenmesini de kusura bakmasınlar kıçıma takmam. (Anan hariç de!) O bana kendince laf geçirmeye çalışırken ben de "Havalar da pek soğudu." manevrasıyla durumu geçiştiriverdim. Ama bir gün, kendimi tutamıycam sonra olaylar olaylar... Sen koru yearebbim!



Geçenlerde de halam yazdı;

"Caanımm Jr. nasıl?"
"İyiyim halacım, sen nasılsın?"
"Senin iyi olduğuna sevindim ama ben Jr.ı soruyorum." (???!!)
"M.'yi (kedi) soruyorsan, o da iyi, gırlayıp duruyor işte."
"..."
"Bebeği soruyorsan henüz parazit yaşam formu olduğu ve kendisiyle iletişim kuramadığım için, bir şey diyemiyorum."
"Nasıl yani?"
"Ben iyiyim, dolayısıyla o da iyidir herhalde."

Ulen duruma bak. Beni soracaanız beni! Adamı delirtmeyin. Ne bileyim ben bebek nasıl? Bir dahaki benzer diyalogda -Ki performans sanatları ustası kaynanam dün bebeği (de) sordu. Ayrıca beni (de) sorduğu için affettim ama dilimin ucuna gelmedi değil. Tabii piremsesliğe bok sürmemek de var.- "Ooo soranlara çok selamı var. Büyüklerin ellerinden küçükleri gözlerinden öpüyormuş." diyeceğim.

Önce beni soracaksınız!!!

Her seferinde ciddi başlayan yazılarıma contayı yakarak devam ediyorum. Allaahın işi işte...

Mortgage ile elektrik süpürgesi sahibi olduk. Ne zamandır aklımızdaydı, cart diye aldık, nasıl oldu, ne ara elimizde poşetle mağazadan çıktık bilemedim. Kocam "Böyle iyi pazarlama yapan adamlara dayanamıyorum yeaa!" diye söyleniyordu çıkarken. Ama gözlerimiz de ışıl ışıldı. Geleceğe umutla bakıyorduk. Artık bizim de bir Dyson'umuz vardı, evde tek bir toz, tek bir kedi kılı, tek bir koca kılı ve tek bir kadın saçı kalıntısı bırakmayacaktık. Temiz sandığımız halımızın dörtte birini paketten çıkan makinenin kalan iki dakikalık şarj ile süpürdük. Sonra gözlerimiz kanadı. Bizim eskisi gırgırmış da haberimiz yokmuş. Çok sevdik, çok pratik geldi. Hantal süpürge almak istemedik, şarjlı süpürge aldık. Şarj süresi dışında yakınabileceğim bir sıkıntısı yok. Yüksek hızda 6, standart hızda 15-17 dk dayanıyor. İki katlı ev için yetmez, ama evet işte... (Kendimden tiksindim, ıyy.)

Sevmek bir ömüüüürr sürerr, süpürmeeeeeek 6 dakikaaaaa


Dün rüyamda erkek çocuk sahibi olduğumu gördüm. O kadar üzülüyorum ki, sanki bir şeyi kaybetmişim gibi. Sabah uyanınca kendimden utandım; bilinçdışı. Ben yapmadım, buzdağının görünmeyen yüzü yaptı. Tööbeee töbeeeeee. Tabiiğğ ki sağlıklı olsun, yeter. ( Ki, daha önce özel çocuklarla çalışan, lisans eğitiminde çokça bilgi edinmiş biri olarak gelişimsel veya fiziksel bozukluk/gerilik bütün anne adayları gibi beni de çok korkutuyor. Herkes için zor, dilerim hiçbirimiz yaşamayalım, sağlıklı çocuklarımız olsun.)

Bu hafta doktora gideceğiz, büyük ihtimalle bir tahminde bulunacak doktor. Çıkarım demek mi daha doğru acaba? Eskiden nedense erkek çocuğum olsa daha mutlu hissedermişim gibi düşünüyordum. Çok önceden, evlenmeden, kocamla tanışmadan evvel. Sanırım kaynanamın annelik örüntüleri biraz etkiledi beni. (Bu haftanın gıybet konusu kaynanam oldu.) Tüyler diken...

Başka da anlatacak bir şey kalmadı galiba. Kendimde ne değişti, ne farklı, doğru düzgün fark edemiyorum. Çünkü sanki hamile değilmişim gibi. Önde birazcık büyüyen göbeğim dışında başka adam gibi bir belirtisini hissetmediğim için günler aynı rutinde akıp gidiyor benim için. Hiç şikayetçi değilim. Geçen ay az biraz belirti yaşadım da aklım çıkıyordu neredeyse hastalandım diye. Bence doğuma dek, doğum sonrası da dahil, ne bileyim 18ine gelip evden ayrılana dek (Bak bak, sanki Amerigan anası, laflara bak) hayatımda hiçbir şey değişmemiş gibi yaşayayım.

Çocig benden bağımsızlaştığında ben...


 Sakin sakin, özgür özgür...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder