28 Mart 2017 Salı

Alsam mı, almasam mı? Bilemiyorum Altan!


Bu aralar internette sürekli çocuk ve hamilelik alışveriş sitelerinde dolaşıyorum. Cinsiyeti henüz bilmiyoruz. Bu nedenle daha çok uniseks şeylere; havlu, oyuncak gibi temel gereksinimlere bakıyorum. Tam alacak gibi oluyorum, bir şey beni durduruyor. Bir ses "Daha erken." diyor, öbür ses "Zaten deli gibi eşya yağacak bak, bekle sen." diyor. Bir süredir gereksiz alışveriş yapmak istemiyorum mottosu üzerine tam alacakken vaz geçtiğim çok şey var, sanırım bu da engelliyor beni. Kocam da annemden feyz alarak bez alma telaşlarına girdi. Stokçu oldu, çıktı.

Bir de hamile olan ben için alışveriş yapma ve yapmama düşünceleri var. Pantolonlarım artık rahat değil. Giyiyorum ama karın kısmı sıkmaya başladı. Ama yaz geliyor ve ben bütün yazı elbiselerle geçirmeyi planlıyorum. Bu nedenle pantolon öncelikli olarak 1- rahatsız, 2- gereksiz. Ama serin olabilecek akşamları da hesaba katarsak belki gerekebilir. Bol paçalı, keten bir şeyler bakabilirim sanırım.

Her kısmı zor olduğu gibi bence alışveriş kısmı da son derece zormuş hamileliğin. Çocuk olduktan sonra ebemizi seveceğiz sanırım.

Ünlü bir düşünürün dediği gibi işte,

Bilemiyorum Altan!



22 Mart 2017 Çarşamba

Bu işin raconu bu: 11. Hafta



Burnum büyüyor, bir arkadaşım da onayladı. Çok erken değil mi yaa!

Belim inceldi ve karnım öne doğru çıkmaya başladı, bazı pantolonlarım karnımın altına geliyor ve belimden düşecekmiş gibi hissediyorum.

Cildimde döküntüler oluyor, daha çok su içiyor olmama rağmen hem yüzüm çok hızlı kuruyor hem de kollarım ve bacaklarımda minicik pullanmalar oluşmaya başladı. Zeytinyağında yüzeceğim yakında.

İştahsızlık devam ediyor. Sabah kahvaltıları hariç. Sabah bir şey yemek beni hiç rahatsız etmiyor. Bir öğünde yediğim br şeyin azalmadığı tek zaman kahvaltı. Ama yine de diğer öğünlerde de yemek yiyorum.

Her gün şundan şu kadar, bundan bu miktarda yemek gerekiyor gibi söylemler beni çok sıkıyor. Yeterince çaba harcıyorum, ama o gün meyve yemediğim zaman kendimi suçlu hissediyorum. Ve evet, meyve yemek istemiyorum. Tatlı da yemek istemiyorum. Meyve suyunu seviyorum, portakal suyu, limonata bu ara severek içtiğim şeyler. Özellikle de çilekli limonata. Hayır, satın almıyorum, kendim yapıyorum. Bu mevsimde çilek ne alaka diyenlere de derin dondurucu diye cevap veriyorum.

Geçtiğimiz hafta kan tahlili için kan vermiştim. Dün akşam sonuçlarına baktım. Her şey belirtilen referans aralıklarında. Yani gayet iyi.

Gittiğim kadın doğum doktorunu sevmiyorum. İlgili biri olduğunu düşünmüyorum. Sanırım değiştirmem gerekiyor, ama kime gitmem gerekir, emin olamıyorum.

Sezaryen ameliyat için hamile kalmadan önce katı düşüncelerim vardı. Ama hala alışamadığım için vajinal doğum da korkunç geliyor. Aslında genel olarak doğurmak istemiyorum. Hamile olarak da kalmak istemiyorum. Ne istiyorum, bilmiyorum. Ama doktorun beni planlı sezaryen için ayarlamasını istemiyorum. O, "Suyum geldi." anı yaşanacak arkadaş!

Buldumcuk anne modunda değilim. Yaklaşan anneler günü beni dehşete düşürüyor. Kutlayanlar olacaktır eminim. Ven ben kendimi elimde döner bıçağı ile "Kutlamayın leaaaaaann!" diye bağırırken hayal ediyorum. Herkesi "fruit ninja" gibi ortadan ikiye ayırdıktan sonra rahatlayacağımı düşünüyorum.

Temsili değil!


Hala şişen göbek fotoğrafı kolajı oluşturmalı mıyım tereddütleri yaşıyorum. Şimdilik üşeniyor ve saçma buluyorum. Ama ne zaman bir fotoğraf bir işi olsa ve ne zaman ben o fotoğrafı üşendiğim için çekmesem/çektirmesem hep "Keşke yapsaymışım." diyorum. Belki kendimi biraz zorlayabilirim.

aylak karga
"Ehe ehe ni kıdır dı iylincili"

Çokça pasif agresiflik, biraz neşe, bir miktar iyilik hali (piremses mişim gibi), bazen melankoli, ara ara sıçtın mavisi şeklinde geçen günlerden, 11. haftadan sevgilerle...

Esen kalın anacığım.



21 Mart 2017 Salı

Bağzı ilkler, ilk kusmuk


Iyy ne kadar da iğreeençç...

O kadar salakça bir şey yaptım ki sabah, tabii ki salakça olduğunu bilmeden yaptım.
Sabah uyandım, bu arada çok daha iyi hissediyorum birkaç gündür. Sanırım havanın yumuşaması, güneşin ışıldaması en büyük etken. Açıkçası sıcaklarla boğuşmak sıkıntılı gibi görünse de hamileliğin yaz dönemine denk gelmesi beni daha rahatlatıyor. En azından elbise sezonu açılıyor, sekizbin kat giyinmek zorunda kalmayacağım, evet, sıcak ama klima var bir şekilde idare edeceğim. Kışa göre daha iyi idare edeceğim diye düşünüyorum. Bakalım, hayaller, hayatlar olacak mı?

Evet, konu neydi, kusmuk... Sabah güzelce kahvaltı yaptık. Peynirli yumurtamı, çavdarlı ekmeğimi, çilekli limonatamı içtim. Bir lokmacık ekmek kalmıştı, bunu da bari dolaptaki labne ile yiyeyim dedim. O sırada kocam geldi, bir şeyler anlatmaya başladı, ben de ağır çekim ekmeği labneye bandırışımı labnenin görünüşünde bir tuhaflık sezişimi ama yine de eyleme devam edip labneli ekmeği ağzıma atışımı... izledim. Resmen izledim. Ve bunu saniyeler içinde labnenin bozuk olduğunu anlayıp tükürmemle kocamın arazi olması ve benim kusmayı durduramamam izledi. Güzelim kahvaltı rezil oldu, gitti. Evden çıkmaya az bir zaman kaldığı için yeniden bir şey hazırlayamadım kendime, cebime tıkıştırdığım bir iki şey ile idare etmem gerekti.

Daha önce de bozuk bir şeyler yediğimi anımsıyorum ama hiç bu kadar fazla tepki verdiğimi bilmiyorum. Sistem kendini koruyor demek ki, ilginç.

Standart gebe kusmuğu değildi benimki ama bu da gerçekleştiğine göre "Hamileyken de hiç kusmadım canııımm." demem artık.

Hey allahım ya, muhabbete bak!

Ha bir de bebek kusmuğu var ki, gelecekteki hayatımızın bir süre başköşesine konacağına eminim F.ck the system!




16 Mart 2017 Perşembe

Aile hekimi dedik, ebe dedik



Açıkçası doktor kontrolünden daha memnun kaldığım bir görüşme oldu. Gerçi tanıdık olmasının etkisi var, bu nedenle de memnun kalmış olabilirim.

Aile hekimi azıcık... Immm... Değişikti. Nedense doktorlarla ilgili şöyle bir önyargım var, bekliyorum ki hepsi zehir gibi olsun, hazırcevap olsun, zeka fışkırsın böyle. Benim hekimim bu standartların dışında kalıyor, ama çabaladı, onu gördüm ben onda.

Tansiyonumu ölçmek istedi. Nasıl oluyor anlamıyorum tabii ama nabzı bulamadı, bir kaç kez denedi, belki sorun bendedir, bilemiyorum.

Sonra aramızda şöyle bir diyalog geçti. Bana daha önce bir hekime kaydolup gebelik için görüşme yapıp yapmadığımı sordu. Aile hekimine gitmediğimi ancak kontrole gittiğim bir kadın doğum doktoru olduğunu, ilk tahlillerin onlar tarafından yapıldığını söyledim. Kaçıncı haftadasın dedi. 11 dedim. Doktora ne zaman gittiğimi sordu, yaklaşık bir ay önce dedim. Ve bana "O ZAMAN DA HAMİLE MİYDİN?" dedi.

Ha?! 11-4= 7 yapıyor be ablacım. Bu neyin kafası allah aşkına?

Kocamla göz göze gelip dudağımızın kenarını ısırdık. Olsun, çabalamıştı.

Daha sonra hemşire ile görüştük. O kayıt aldı, kan aldı, kalp atışına baktı ama kalp atışını elindeki cihaz ile yakalayamadı. Ve tedirgin olmamam için sürekli "Daha erken ama bak, ondan çıkmamıştır, 12. haftadan önce biraz zor bu cihazla duymak." gibi sözlerle beni yatıştırmaya çalıştı. Tedirgin olmuyorum ki yatışayım, bir sorun olsa çıkardı elbet, sakin ol şampiyon!

Önümüzdeki haftaya kullanmam için D vitamini ve tahlil sonuçlarına göre kullanabileceğim demir hapı verdi. Demir hapı ile ilgili çekincelerim var, genelde gebeler demir hapının ciddi mide bulantısı yaptığını söylüyorlar. Kullanmam gerekebilir belki ama gönüllü de değilim açıkçası.

Bu arada ben kan verirken doktor da birisi için idrar testi yapmaya çalışıyordu, bu üzerine işediklerimizden. :) Test herhangi bir sonuç vermedi, çünkü idrar akışı olmadı. Beceri işi midir bilemiyorum ama asıl o testi doktorun yapmasına şaşırdım. İlginç. Belki de hep yapılıyordur, o da bir ihtimal.

Hala muç muç anne moduna girmedim değil mi? Olmasa da oluyordur belki de, ne biliyorsunuz? :)

Bu arada annem dün bebek giysileri almış, bana gönderdi fotoğraflarını. "Hazırlıklar başlasın." yazmış bir de.

Ha size de eğlence çıktı, değil mi, oh ne güzel ya, eğlenin bakalım.

Oh, yeah!


15 Mart 2017 Çarşamba

Miyav miyav, bir kedim var


Evcil hayvan ile hamile bir kadını yan yana gördüğünde hala dehşete düşen insanlar var. Bir de domuz beni bilen ve içten içe bunu düşünen ama tepkimden korktuğu için bana dile getiremeyenler var.

Avzınızı kırarım, baştan söyleyeyim!

Üzüm ve diğer şeyler; Üzüm

Canım, bi'tanecik, uslu, tatlı, mırıldak oğlum -kedimden bahsediyorum, adı lazım değil- yaklaşık olarak dört yıldır benimle. Kocam getirmişti, annesi asla eve almayacağı için sevgili olduğumuz dönemde her ne kadar kendi kedisi olduğunu iddia etse de o benimdi, son bir buçuk yılda bizim oldu.

Tam bir kuyruktur kendisi. Nereye gitsem oraya gelir, battaniyelere karşı özel ilgisi vardır. Battaniye varsa üzerinde yatmalıdır. Söylenilenleri anlar, kendi dilinde karşılık verir, bazen de ben onu anlarım. Koynumda uyur, gırıldayarak, uyumadan önce gelir, kedi selamlaşması yapar. Kafadan tos vurmak... Komik ve uyumlu bir oğlandır. Mesela dün gece uyurken boynumun altından bir şeyin geçtiğini hissettim. Kocam dönüp bana sarılmaya çalışıyor sanmıştım, sonra baktım başımın üstüne bir ağırlık çöktü. Seninki yastığın sağ tarafına uzanmış, patileri de boynumun altına sokmuş, başını başıma yaslamış, hıııııff yaparak uyumaya devam ediyor. Nasıl sevmezsin ki?

Sevmeyenler var tabii.

Gebelik döneminin en çok yakınan konusu herkesin olaya dair bir fikri, anısı, hikayesi olmasıdır. Özellikle sinir bozmak için yapmazlar, hayır, böyle algılamıyorum şu anda, ama sinir bozucu olabilirler, bu bir gerçek.

Sonuçta herkesin bir popisi vardır, değil mi? Tanıştırayım, popi ağbi. 

Mesela bir arkadaşım ablasının da deliler gibi sevdiği bir kedisi olduğunu ancak doğumdan sonra kediye karşı ilgisinin azaldığını ve kediyi bakımı zor diye başka birine verdiklerini anlattı. Bunu duymak içimi acıtıyor. Çünkü anlayamıyorum. Yerine konabilir bir şey gibi gelmiyor bana. Böyle olabilme ihtimalim hiç yok diye düşünüyorum çünkü o benim için evde beslenen bir pet değil, aileden birisi. Düğün fotoğraflarımızda bile var. İnsanlar annesini, babasını, kocasını, ilk çocuğunu yeni bir tane geldi diye alıp başka eve vermiyorlar, ilişkilerini sonlandırmıyorlarsa benim için de kedim aynı öyle işte. Evimizde bilimum başka hayvanlarımız da var. Onları da kimseye vermeye kıyamam, ama bağ kurmadık onlarla, kedi oğlan ise bambaşka. Bence benim hormonlarım onu evladım olarak gördüğümü düşünüyor.

Bir grup ise "Eee, kedi ne olacak?" diye soran meraklı grup. "Bir şey olmayacak." diye cevap veriyorum. Çünkü tam olarak bir şey olmayacak.

Şimdilik "Kedi gitsin, kedili evde bebek olmaz." diyen yok, öyle bir şeyle yakınlarım tarafından karşılaşmam diye düşünüyorum, bkz. domuz olduğumu söylemiştim, ama çok yakın olmayanlar, benim pis huyumu bilmeyenler için nasıl "Koydum mu?" lafı bulabilirim, onu düşünüyorum.

Korkum var, hayvan ve bebek birbirine alışır mı, davranışsal sorunlar yaşarlar mi dıye değil. Zaten biliyorum ki her şey yolunda gittiğinde kedi oğlumu bebekten korumak gerekecek. Çünkü çocuklar hayvanla temas kurma noktasında tam bir cahiller. Geliş sürümlerinde bu özellik eklenmemiş oluyor, zamana bırakmak gerekiyor.

Korkum, allerji. Kendimin ve bebeğin herhangi bir sağlık probleminin çıkması kadar çok korkuyorum bu durumdan. Asla asla asla tercih yapmak zorunda kalacağım bir durum olmasın istiyorum. O tercihi nasıl yaparım, bilmiyorum, aklım hayalim almıyor, almasın da. Asla yaşamayalım böyle bir şeyi. Allerji varsa da ilacı olsun, çaresi olsun, bir evlat için başka bir evlattan vaz geçilmez, değil mi? O can ise öbürü de can.

Tabii, süreç tamamlanana kadar bilemeyeceğiz ne olacağını. Zorluk yaşamıyorum. Zorluk yaşamak istemiyorum. Şansımızda hep kolaylıklar olsun, hayat hep istediklerimizi versin bize.

Üçlenmiyoruz yani biz, okeye dördüncüyü bekliyoruz. Aile fotoğraflarımızda ömürlerimiz yettikçe dörtlü olarak var olacağız, ben inanıyorum.

Hayallerimdeki yeni doğan çekimleri ise aşağıda gördüğünüz örnekler gibidir. Henüz köpek sahibi olmamamız olmayacağımız anlamına gelmemektedir.

wellettas



wellettas

14 Mart 2017 Salı

Wowowowow Haram!






Başlık ne alaka?

Çünkü o kadar çok şeyi yemek yasak ki, eşim bile isyan etti geçen gün. "Bu ne olm böyle, o yenemez, bu yenemez."

Mesela, az önce oda arkadaşım kokoreç yemeğe gittiklerini, istersem orada köfte olduğunu ve ondan yiyebileceğimi söyledi, gelmek ister misin diye teklifini dile getirdi.

Kokoreç yemek yasak.
Köfteden hoşlanmıyorum.

Pizza yiyeceğim, seviyorum, bana ne; ama pizza da aslında yemesen iyi olur kategorisinde -çünkü hamurişi- içinde sucuk, salam, sosis olmaması gerekiyor. Neden? Yasak!

Geçenlerde kayınvalideme yemeğe gidecektik, kadın mantı pişirmek istemiş. Daha da yeni doktor kontrolünden çıkmıştık, doktor hamurişi yeme dedi bana. Bizimki hemen demiş annesine, mantı yemez o diye, kadın da yapmamış tabii. Iııhh yemem, olsaydı götürürdüm.

Adaçayı içmek yasak- seviyordum kendisini-, pastörize olmayan süt ürünü tüketmek yasak- aslında daha sağlıklı buluyorum-, kayısı yumurta yemek yasak - haşlanmış kaskatı yumurtadan hiç hoşlanmıyorum, midye, kabuklu deniz ürünü yemek yasak- geçen gün çok fena midye yemek istemiştim, ton balığı yasak -civa, civa, civa-, kafein yasak- allahtan ki canım kahve istemiyor- ve her şeyden öte alkol yasak. Daha yeni şarap almıştım ben yaa, tadamadım kuzucuklarımı!

Çok bir şey değil gibi görünse de daha çok şey var aslında, bazıları aklıma gelmedi. Fakat asıl bomba doktora ne yemek için dikkat etmeliyim, ne yememeliyim diye sorduğumda "Organik olmayan şeyleri yeme cınımss." demesiydi. "Organik derken balım?" demek istedim. Diyemedim, yutkunup kocamla bakıştık sadece. Tamam, agrikültür en büyük tutkularımdan birisi, ama organik nasıl bulacağız ablacığım yaa. Benim iş yerindeki yemekleri görse alkışlardı beni bence, sırf yemek yiyebiliyor olduğum için bile!

Valla o yasak, bu yasak zor işler bunlar.

Hatta bir de o zorunlu, bu zorunlu kısmı var. Her gün meyve ye şu kadar porsiyon, sebze ye, protein ye, tahıl ye, kalsiyum al, su iç, su iç, su iç!

Valla o bebekler kıymet bilsin bence bir zahmet, agzını burnunu ısırırım yoksa!
(Tatlı bir şaka yaptım, evet...)

10. haftadan selametle!